ISSN: 2587-2036
Return from Civilization to Primitivity in The Scarlet Plague
1
Yıldız Social Sciences Institute Journal 2020; 4(2): 128-146
Full Text PDF (Turkish)

Abstract

Throughout history, there has been an interest in epidemics and literature. Human beings discuss their pain, happiness, love and sorrow, as well as the epidemics that cause the loss of their fellows in literary works. The repercussions of epidemics can be seen in many novels, theater plays and folk songs. Jack London's novel The Scarlet Plague is a memoir of the loss of billions of lives as a result of the plague epidemic that took place 60 years ago through the words of an old professor named James Howard Smith in 2073. In the novel, Howard Smith, who walks with his grandson named Edvin to graze the goats and comes next to his other grandchildren Hou Hou and Cleft Lip undertakes the role of narrator. While the professor describes the plague epidemic that took place in those years in all details, he also describes the brutality of the human being, whose wild side emerged during this period. Accordingly, these events took part in a period when civilization disappeared, humanity returned to its primitive times, and the greatest goal became survival, agriculture and animal husbandry. All cities were destroyed and wild animals such as bears, lions and wolves spread everywhere. Describing the struggles of doctors and bacterial specialists to treat patients and find vaccines, the author does not neglect to criticize capitalism in some parts of the novel. The censorship of the epidemic by the media by the executives is also discussed as the secondary theme. This study aims to analyze the dystopian view of the future to the present based on Jack London's novel The Scarlet Plague.


Kızıl Veba Romanında Uygarlıktan İlkelliğe Dönüş
1Bitlis Eren Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Yıldız Social Sciences Institute Journal 2020; 2(4): 128-146

Tarih boyunca salgın hastalıklar ve edebiyat arasında bir ilgi var olagelmektedir. İnsanoğlu acılarını, mutluluklarını, aşklarını ve hüzünlerini anlattığı gibi binlerce hemcinsini kurban verdiği salgınları da edebi türlere konu etmiştir. Çok sayıda roman, tiyatro ve halk türkülerinde salgınların yansımasını görmek mümkündür. Jack London’un Kızıl Veba romanı, 2073 yılında James Howard Smith adlı yaşlı bir Profesörün ağzından 60 yıl önce yaşanan veba salgını sonucu milyarca insanın canının kaybetmesini anlattığı anı türünde bir eserdir. Romandaki kurgu, Edvin adlı torunuyla yürüyüş yaparak keçileri otlatan diğer torunları Hou Hou ve Yarık Dudak’ın yanına gelen Howard Smith’in anlatıcı misyonunu yüklenmesiyle oluşur. Profesör, o yıllarda yaşanan veba salgınını tüm ayrıntılarıyla anlatırken bu dönemde vahşi yanı ortaya çıkan insanın acımasızlığını da anlatır. Olayların yaşandığı bu dönem uygarlığın yok olduğu, insanlığın ilkel dönemlere döndüğü, hayatta kalmak amacıyla kişilerin tarım ve hayvancılıkla uğraşmak zorunda olduğu bir dönemdir. Bütün şehirler yok olmuş ve ayı, aslan, kurt gibi vahşi hayvanlar her tarafa yayılmıştır. Doktor ve bakteri uzmanlarının hastaları tedavi etmek ve aşı bulmak için yaptıkları mücadeleleri anlatan yazar, bazı bölümlerde kapitalizmi de eleştirmeyi ihmal etmez. Yöneticilerin basın yoluyla salgın olayını sansürlemesi de yan tema olarak işlenir. Bu çalışmada Jack London’un Kızıl Veba romanından yola çıkarak gelecekten bugüne bakışın distopik bir görünümü analiz edilecektir.